20 Aralık 1918 – Biz dört yıl bunun için mi kan dökmüştük?
Mustafa Kemal ile Vahdettin arasında uzun bir görüşme geçti.
Görüşme uzun sürdüğü için, bir söylenti etrafta dolaştı.
Padişah meclisi kapatma konusunda Mustafa Kemal’e danışmış, kendisini ve arkadaşlarını başa getirecek bir model ile Mustafa Kemal bu öneriyi desteklemiş ve ordunun da bu girişimi destekleyeceğine söz vermiş.
Lord Kinross, bu görüşün doğru olmadığını belirtiyor ve
“Mustafa Kemal’e kalsa, buna çoktan razıydı.
Ancak sultanın tasarısı bambaşkaydı.
Amacı, İtilaf devletlerini hoşnut etmekti.
Sultan, kaderini, işgal kuvvetleriyle birleştirmeye karar vermişti” diyor.
Bu görüşmeden sonra Mustafa Kemal ve arkadaşlarında padişahtan bir sonuç alınamayacağı kanısı kesin olarak yerleşmeye başladı.
Cebesoy’un Aralık başlarında “sıtma” hastalığı tekrarladı, İstanbul’ a dönmek zorunda kaldı ve 20 Aralık 1918’de İstanbul’a vardı.
İstanbul’da Kuzguncuk’taki evinde kendisini heyecanla karşılayan babası İsmail Fazıl Paşa’nın ilk sözü kuşkusuz “Anadolu’ dan ne haber?” olmuştu.
Cebesoy, babası ve ailesi ile görüşmesinden sonra, bir an evvel okul arkadaşı Mustafa Kemal’in yanına gitmek istiyordu.
Ali Fuat anılarında şöyle anlatıyor:
“Kuzguncuk’tan vapurla Beşiktaş’a geçtim.
Dolmabahçe Sarayı önünde demirlemiş olan İtilaf devletlerinin harp gemilerini gördüm.
Biz dört yıl bunun için mi dövüşmüş, kan dökmüştük?
Sanki yenilginin tek sorumlusu benmişim gibi başımı önüme eğdim.
Kör olası talih bizi düşmanlarımızın bu kadar zebunu mu (güçsüz, aciz) edecekti?
Beşiktaş iskelesinden bir faytona binerek Akaretler-Maçka yolu ile Şişli’ye çıktım.”
Mustafa Kemal ve yakın arkadaşı Ali Fuat Paşa sabahın ilk saatlerine kadar konuşup uzun uzun hasret giderdiler ve şu tespitlere vardılar:
İşgalciler Mondros Ateşkesi’nin 7. maddesini diledikleri gibi göre yorumlamaktaydılar.
İşgal kuvvetleri ordudaki terhisleri çabuklaştırmak, depolardaki silah ve savaş malzemelerini bir an önce ele geçirmek için girişimlerine hız vermişlerdi.
Padişah ve hükümet de onlara uyan bir tavır içindeydi.
Bu temel tespitlerden sonra, güneşin ilk ışıkları sökerken “yegane kurtuluş yolunun, bir milli direniş hareketi yaratmak” olduğuna karar verdiler.
Kaynak: Samsun’dan Önce Bilinmeyen 6 ay – Alev Coşkun